HAKLI OLMAK
Ağustos ortası, doğa bırakıvermiş kendini, sere serpe güneşle buluşmak için. Canlılar gölge arıyor, yakıcı güneşten kurtulmak, serinlemenin kaygısındalar.
Alabildiğine sararmış kırlar bayırlar. Çalılıklar, otlar çıtır çıtır. Densizin biri, arabanın penceresinden fırlatıyor izmaritini. Havalı, havalı gaza basıp gidiyor, ardına bakmadan. Sanki attığı izmarit, düştüğü yerde kaldı söndü.
Yok öyle; üç kuruşa, beş köfte. Attığın izmarit, rüzgarla savruldu. Uçtu gitti ormanın kenarındaki çıtırdayan gazellere, kuru otlara ulaştı. Hafiften bir duman, ortalık alev, alev… yandı benim canım oksijen çadırım, canım ormanlarım.
Hepimizin fark etmediği, ama asıl gerçeklerin arkasında yatan, asıl gerçek;” NOLCEK YA BİR İZMARİT DEL Mİ?” duyarsızlığı ve aymazlığı.
Mübarek günleri yaşıyoruz. Herkes kendi ibadetinde. Kimsenin kimseyi kınamaya, bir yerlere davet etmeye hakkı yok. Herkesin aklı kendine yeter.
Eski anayasalarımızın maddeleri başlarken “ HERKES…” diye başlar,” AMA, ANCAK VE LAKİN…” diyerek bittiği cümleleri anımsarım.
Özünde, insan olarak; HERKES HAKLIDIR.
“AMA, ANCAK VE LAKİN…” Herkes ülkemizde yaşanan olay ve eylemleri kendi bildiği, gördüğü, anladığı, yaşadığı kadar değerlendirir. İşin başında haklı olmakla, sonunda haklı kalmak kavramları farklılık içerir.
Can Yücel üstatla devam edelim, bakalım beğenecek misiniz?
“ESKİ DOSTLAR…”
Şunları bir araya toplayayım. Bir güzel muhabbet edelim" diye düşündüm. Mutfak işinden de anlarım.
Donattım sofrayı. Bayağı uğraştım.
Hepsinin, ayrı ayrı ne yemekten, ne içmekten hoşlandığını iyi bilirim.
Bayağı da para gitti. Birinin yediğini öbürü yemez. Mumları da yaktım.
Bak hepsi, Erick Satie severdi. Hatırladım.
Müziği de ayarladım. Geldiler. Mumları da yaktım.
Ötekinin içtiğini beriki içmez.
Dört kişilik sofra kurdum. Mumları da yaktım...
20 yaşında ben,35 yaşımda ben,40 yaşımda ben ve
bugünkü ben dördümüz. Birden 20 yaşımı, 35 yaşımın karşısına oturttum.
40 yaşımın karşısına da, ben geçtim.
yirmi yaşım, otuz beş yaşımı tutucu buldu.
Kırk yaşım ikisinin de salak olduğunu söyledi.
Yatıştırayım dedim.
"Sen karışma moruk" dediler. Büyük hır çıktı.
Komşular alttan üstten duvarlara vurdular.
Yirmi yaşım kırk yaşıma bardak attı.
Evin de içine ettiler. Bende kabahat.
Ne çağırıyorsun tanımadığın adamları evine ... CAN YÜCEL
0 Comments:
Yorum Gönder
<< Home