DÜŞÜNCENİN ÖTESİ
Akil adamların özelliği düşünmeyle, konuşmayı; düşünceyle, davranışı birbirinden ayrı değerlendirme yetilerinin güçlü olmasıdır.
Yorumcu Öztin Akgüç diyor ki;” Sürekli her konuda konuşuyoruz. Ancak sözler, çoğu kez akıl, mantık süzgecinden dahi geçmiyor. Bilgi vermiyor. İri iri laflar, gösteriş, hava atma kendini beğenme; sözler iyi de, alınan sonuç. Yapılan işi pek araştırmıyoruz. İrdelemiyoruz. Ziya Paşa’nın,”Ainesi iştir kişinin lafa bakılmaz.”” Sözünü unutuyoruz.
Konuşma düşkünlüğü ekranlarımıza renk katıyor. Herkes her konuda sanki uzmanDIRDIR. Ortalık ekran bülbülleriyle doluDURDUR. Siyasetçisinden sporcusuna, sağlıktan, tarıma, eğitimden- öğretime bir geyik muhabbeti tutturmuşlar SORMAYIN GİTSİN. Kimse, kimseyi dinlemiyor. Herkes FOS FOS, BOŞ BOŞ konuşuyor.
Fransız düşünürü Montesquieu’nun tanısı;” İnsan ne kadar az düşünürse, O KADAR ÇOK KONUŞUR.”
Halk deyişimiz var: “ Çenesi çalışanın eli iş işlemez.”
Kendimize bir bakalım. Ağzı iri laf yapanlardan medet umuyoruz. Ülke sorunlarının çözümünde onlara ön veriyoruz. Eli işleyen adam fazla konuşamıyor, konuşmaya vakit bulamıyor. Yapacak iş olmayanlar, kendilerini göstermek isteyenler, incir çekirdeğini doldurmayacak bilgileriyle ahkam kestikleri görülüyor.
Osmanlı Devleti’nin Kuruluş felsefesinin sahibi,OSAN GAZİ’nin Kayın Pederi’nin öğüdü:”ÇOK KONUŞMA. BOŞ KONUŞMA. KEM KONUŞMA.”
YAZMAK MI?
“GÜZEL YAZI, GÜZEL OLMASI YÖNÜYLE İNSANI, SANAT OLMASI YÖNÜYLE DUYGULARI ETKİLER.” DUYGULARI ETKİLEYEN YAZI DÜŞÜNCENİN KİMYASINDA YER ALIR. SÖZLERE, KELİMELERE, CÜMLELERE DÖNÜŞÜP KAĞITA, EKRANA DİZİLİR. Yaşama bir anlam katar.
Şiirler, anılar, öyküler, romanlar, anekdotlar, araştırmalar, bilimsel yaklaşımlar, masallar, destanlar ve insana özel tüm yaşananlar, kutsallıklar yazıyla geleceğe aktarır. İnsanımızın, insanlığımızın yarttığ tüm güzellikleri görmeden, yazmadan geçmek,kör sağı dilsiz , düşüncesiz yaşamaktır.
Günümüz insanının yazı okumaya, yazmaya zamanı yok. Ne oldu o asker mektupları, aşk mektupları, hani o şarkı dizeleri, yakılan ağıtlar, yiğitlemeler, koçaklamalar. Hep hazırdan, hep hazırdan tüketiyoruz.
Laf başı geldi mi? Boş, kem, tahrikçi, aşağılayıcı, bilgi ve görgüden uzak sokak ağzı konuşmalarıyla dedi kodu yapmanın erbabı bir nesil yetiştirmeyle övünmeliyiz.
Yazmak zor, çene çalmak kolay. Okumak zor. Ekranlarda uyuşturucu etkili Brezilya, Amerika dizilerine taş çıkartan, insanı manyaklaştıran dileri izlemek, ertesi günü; sokakta, kahvede , pazarda, işyerinde onları dillendirmek büyük entellik, dantellik.
HAYAL Mİ? GERÇEK Mİ?
“Çenesi işleyenin eli iş tutmaz.” Hayalle peynir gemisi yürümez. Konuşmakla yelkene hava dolmaz. Çek kayıkçı kürekleri. “Gidelim serv-ü revanım Sadabat’a, gülelim eğlenelim kam(neşe) alalım dünyadan.”Lale Devri 18. Yüzyıl.
Şimdi nereye gider bu kayıklar?“Fırat kenarında yüzer kayıklar.” Anam uyur, bacım sayıklar. Sokağa çıkıp ağlasam herkes ayıplar.
SAVAŞ GERÇEK, BARIŞ HAYAL Mİ?
AKİL ADAMLARA BİR SORALIM…
0 Comments:
Yorum Gönder
<< Home