19 Haziran 2008 Perşembe

MUALLİMCE

            Asıl yazma alanım eğitim ve öğretim olması gerekirken, ilgi alanımızı geniş tutarak kendi şansımızı, kendimiz artırma yolunu tuttuk. Söz yerindeyse; Anadolu insanımızın tevekkel  yapısı, olanla yetinmeyi, yaşamından yakınmamayı kendine ilke edinmiştir.

            Yavrusunu öğretmenine teslim ederken; "Eti senin kemiği benim" teslimiyeti içinde yüz yıllarca kendine bir harf öğretenin kulu kölesi olduğu bir eğitim gerçeğidir.

            Zaman içinde; bilgi, görgü, deneyimlerin artması, insanların ve toplumların anlayış değişikliğini yaşaması kaçınılmazdır. Bizi eğiten eğiticilerimizin hedefi her yönüyle mükemmel insan, donanımlı insanı ve toplumu yaratmayı hedefliyordu.

            Bizim çağ eğitimcileri izleyip gözlediğimizde; eskiye özlem yatar. Bizim zamanımızda  biz şöyle yaptık , böyle yaptık, şu kadar,doktor, şu kadar mühendis, memur politikacı öğrencim var diyen arkadaşları görüyoruz.

            Doğrudur, yanlıştır tartışmak gerekmez. 80 milyonluk ülkemizde halen 7 milyon okuma yazma bilmeyen var diyorlarsa, Her yüz öğrenciden 17'si yüksek öğretime gidiyor, 83 öğrenci ortaöğretimden yüksek öğretime geçemiyorsa burada bir çarpıklı vardır.

            Bu durumda; Eğitim ve öğretim sistemimizin yeniden gözden geçirilmesini seslendiren kurumlara, bilim adamlarına, sivil toplum kuruluşlarının seslerine kulak tıkanmaması gerekir." Eğitim hakkı ve gelecek perspektifleri"konulu  Uluslar arası formun sonuç bildirgesini okurken kendi yaralarım debreşti.

            1990'lı yıllardan günümüze eğitim ve öğretim çalışmalarındaki değişim çalışmalarını görmezden gelmek yanlış olur. Neden yanlış olur? Açıklamalıyım. Dünyadaki hızlı teknolojik gelişmeler ışığında konuyu açıklamak gerekirse; Bizim çalışma döneminde öğretmen enjektörlük görevli. Bu ne demek? Öğrenciye sürekli bilgi yükleyen ve geri bildirim için test yapan  bir sistem oluştu. Öğrenci; okul, dershane, özel öğretmen, aile  arasında bir top halinde.  Koş Ali koş, Okula koş. Dershaneye koş. Öğretmene koş. Bundan sonrasını siz düşünün.

            Ondan sonra. Bu ne biçim gençlik? Bu ne biçin anlayış? Yakınmaları. Demek ki, mükemmel insan yaratma projeleri tutmadı. Neden? Herkes kendi geleceğinin kaygısına düştü. Günümüzde;iş verenler her işi yaparım diyen eleman istemiyor. Ben işimi çok iyi yaparım diyen elemanları seçiyorlar.

            Bu bağlamda eğitim ve öğretim anlayışları da değişimden nasibini alıyor.

            SONUN SONU; Tespitlere ve ve uygulamalar bakalım İSTATİSTİKLER:

Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü'nün (OECD) 2007'de açıkladığı Türkiye'de Eğitim Durumu raporuna göre, Türkiye'deki 15-19 yaş arası gençlerin yüzde 43.5'i eğitime devam etme imkânı bulurken bu oran 20-24 yaş arası gençlerde yüzde 13'e geriliyor. 2004 yılı rakamlarına göre 20-24 yaş arası gençlerde işsizlik oranının yüzde 47.8 olduğu kaydedilen raporda, 25-29 arası yaş grunda oranının yüzde 42.8 olduğu belirtiliyor. Cinsiyet ayrımına göre sınıflandırmada da bulunan raporda ortaokul sonrası eğitime devam eden kız öğrencilerin oranı Çek Cumhuriyeti'nde yüzde 88, Danimarka'da yüzde 100 iken Türkiye'de yüzde 49 olduğu dile getiriliyor

            ÇOCUK NE İSTER? Çocukların İhtiyaçları: Çocukların
* Kendilerini tanımaya
* Yeteneklerinin farkına varmaya
* Öğrenmeye
* Başarılı olmaya
* Hayatta karşılaştıkları zorluklarıyla baş edebilmeye
* İyi ilişkiler içinde olmaya
* Oldukları gibi kabul edilmeye, sevilmeye, sayılmaya ve korunmaya
* Özgüven kazanmaya
* Düzenli bir yaşantıya
* Gülmeye, eğlenmeye ve hoş vakit geçirmeye ve
* Mutlu olmaya ihtiyaçları vardır.

            BU SONUÇLARI ALMAYA YÖNELİK EĞİTİM SİSTEMİNİN ADI; ÇOKLU ZEKA  SİSTEMİDİR.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

mhuriyet 04.02.2008mhuriyet 04.02.2008

 

 

 

0 Comments:

Yorum Gönder

<< Home