11 Ağustos 2012 Cumartesi

YAŞAMAK VE FIRSAT

“Yaşamak fırsattır, yararlanmayı bil,

Yaşamak mutluluktur, tatmayı bil,

Yaşamak bir rüyadır, gerçekleştirmeyi bil,

Yaşamak meydan okumaktır, ona karşı çıkmasını bil.” M. TERKUS

                Kadercilik, hücrelerimize kadar yerleşmiş, genetik yapımızı bozarak, teslimiyetçi insanlar topluluğuna döndük. Karıncalar kadar bile kendi yaşam kolonimize hizmet etmenin tadına varamamanın gerilimini yaşıyor insanlık.

                Bize sunulan bilimsel, teknolojik ve kültürel zenginliklerimizin farkında olmadan yaşayanları iyi gözleyip ve izlememiz gerekir. Sağlıklı olarak dünyaya gelen bireyler olarak; yaşadığımız yerin bize sunduğu yaşam zenginliklerinden yararlanma yerine kendimizi kahve köşelerine, evimize, birahane ve meyhanelere hapis etmemiz, yaşamın bize sunduğu tüm nimetlere ve güzelliklere sırtımızı dönmek demektir.

                Elbette herkesin mutluluk kaynağı farklı farklıdır. Çoban kuzularını, öğretmen örencilerinin başarılarıyla, anne ve baba çocuklarının mutlu geleceğini, esnaf kazancını, işçi ürettiği ürünle mutludur.

                Mutluluğun tadı; ne acıdır ne tatlı, ne ekşidir ne mayhoş, onun tadı insanı eder bir hoş. İnsanın bu dünyada bıraktığı sadece; “Hoş bir sadadır.” Hoş olmak insanın yaşama sevincini artırır. Yaşama sevinci artan insan üretken, yaratıcı ve cefakar vefakar olur.

                Çalışmanın erdemine inanmayan korkunç rüyalar görür. Yaşamak; yaşadığını fark etmek, aldığı her nefese sahip çıkmak her nefesin hakkını vermektir. Rüya olarak tanımlanan yaşamın içini gerçeklerler doldurmak, güzel insan olmanın ön koşuludur.  Fiziksel güzellikler anlık günlüktür. Harsta, hırsta, edep ve hayada güzellik özde ve sözde kendin bulur.

                Yaşamak; yaşamının önüne çıkan pıtıraklı, çaltı dikenli, dikenli tellerle örülmüş engelleri aşma cesaretini kendinde bulma becerisidir. Senin kendi yaşamın ve geleceğin için  bu engellerle savaşma gücünü yitirdiğinde yaşamınız kararır. Umutsuzluklar içinde, kıvrana kıvrana bir ömür tüketirsiniz.

                Meydan okumak, kitap okumaya benzemez. Meydan okumak yiğitlik, mertlik, dürüstlük ister. Havada, karada, denizde, her zaman her yerde kendine dürüst olmalısın ki yaşamın sana sunduğu fırsatları değerlendirebilmelisin.

                Geçtiğimiz haftayı; Usta çırak ilişkilerinin temelini kuran “AHİ EVREN VELİNİN ulu sözleriyle sonlayalım.

                HERKES KENDİ;

                “ELİNE, DİLİNE, BELİNE, AŞINA ,İŞİNE, EŞİNE” BAKSIN.

 

SANILARIMIZLA YAŞAMAK

Sandık üstünde sandık. Sandığın içinde mutluluk var sandık. Mutluluğu paramız olunca yakalayacağız sandık. Eski yıl sona erdi, yeni bir yıl geldi sandık. Sandığın içine daldık. Sandık bize, biz sandığa baka kaldık. Sandık ki her şeyin bir anda; “Değişeceğini sanmak...Olacağını sanmak..Başlayacağını sanmak...Biteceğini sanmak...Geleceğini sanmak...Düzeleceğini sanmak” (ustalardan) yeniden uyanmak sandık.                                                                                                                     Yıllarca önümüze koyduklar tahta sandık. Tahta sandıklar şimdi oldu şeffaf sandık.  Tahta ve şeffaf sandıklar içinden demokrasi çıkar sandık. Sandıkta ne sandıkmış haaa…                                              Yılsonunu/yılbaşına bağlayan gecede tüm hayallerimizin bacadan inecek olan Affan dedeyi bekler olduk. Sırtında kıl heybeden hediyeler çıkacak sandık…

          Bu gecenin sanıları..;.“Yarın güneş daha parlak doğacak...Odanıza kuş sesleri dolacak...Engeller yol, maaş bol, depo ful olacak... Meryem oğlan doğuracak...Kredi kartı borçları sıfırlanacak...Müteahhit içine çimento, demir koymamış bile olsa, apartman dimdik duracak...” SANDIK.(Basından)

           Sandıkta ne sandıkmış ha babam ha!.. De baba de!.. İçinden çıka çıka;  YENİ YIL kazıkları ZAMLAR, çıka geldi. İnce ince yasemince döşenmiş. Acıtmadan, yırtmadan, örtmeden açık saçık herkes  görsün  payına düşeni, demokrasinin nimetlerinden yararlanıyorsa, gücüne göre nasibi alacak sandık. Ağzımız açık kaldı her kes payına düşenden. Sandık ki; katılımda, katlanmada, paylaşımda, eşitlik, adalet  var diyerek hayallere daldık

            Hz. Adem’den,..HZ.İbrahim’e, HzDavud’dan HZ.Musa’ya, Hz. İsa’dan, HZ. Muhammed Mustafa’ya kadar tüm peygamberler insanlığı “doğru yola, dos doğru yola.” Çağırdılar.Tüm peygamberlerin, Ulema ve bilim adamlarının insanlık yolunda ki çağrılarına, tüm insanların kulak vereceğini, inanacağını sandık.   Şeytanın insanın yanına gelince, insan olacağını sandık.Şeytanı hep dışarılarda aradık, dışarılardan gelip, gece bizi aldatacağını, kandıracağını sandık.

              Kutlu günlerimizin bize mutluluk, sağlık, esenlik, huzurlar getireceğini sandık, Anadolu’muzun bir başından başına kuzeyden güneye, batıdan doğuya kilometrelerce yol aldık. Yollar bizi, eller bizi; bir birimizle barıştıracağını sandık. Can ile cananlar batıdan doğuya davul zurnalarla yollandı. Doğudan batıya, geldiler sandık sandık.    Sloganlar atılınca her şeyin biteceğiniz sandık. Meydan, meydan, kortej kortej,  camiden mezara lanetlerin sorunlarımızı çözeceğini sandık.

               Sandıkta ne sandıkmış anam. Boşalt, boşalt bitmiyor. Şimdi, sandıksı beyinler, sandıklar içine saklamışlar, gaipten haber veriyorlar.  Bu yılımız mutlu, refah, istikrar içinde geçecek, işsizlik azalacak, herkes işsiz, aşsız, eşsiz kalmayacak, siz yeter ki kemerleri sıkınız. Okyanusları, kıtaları, sarsan ekonomik KRIZ bizi TEĞET geçer sandık. Sandıktan kriz ekonomisi tedbirleri ortaya çıktı.

                   Siz öyle sanın, olur olmaz lafa kanın.Boyuna bosuna, ayakkabısına, libasına, entarisine baktık, dalyan gibi.  Söylemleri, kitap gibi laflar. Konuştu mu meydan gümbür gümbürdüyor. Bizim vekilimiz sandık. Millete sadakatını unutmaz sandık. Sözün başına döndük. Sandık içinde sandık, sandıktan her çıkanı adam sandık. Adam sandıklarımız TRUVALARMIŞ.

           TRUVALARIN içine baktık, ADAM GİBİ ADAM çıkacak sandık.Çıka çıka, kendi ruhumuz, kendi bedenimiz çıktı.*İ DURAK İ*

            Görme engelli, Tüm engelli vatandaşlarımızı sorunlarının yerinde ve zamanında çözülmesi dileklerimle. Çalışan gazetecilerimizin sorunlarının çözümünde kendilerine sabır, sağlık, esenlik ve mücadelelerinde başarılar diliyorum. İnsanların başlarına gökten taş düşse sebebini gazetecilerden bilinen bir ülkede yaşıyoruz.

 

SANILARIMIZLA YAŞAMAK

Sandık üstünde sandık. Sandığın içinde mutluluk var sandık. Mutluluğu paramız olunca yakalayacağız sandık. Eski yıl sona erdi, yeni bir yıl geldi sandık. Sandığın içine daldık. Sandık bize, biz sandığa baka kaldık. Sandık ki her şeyin bir anda; “Değişeceğini sanmak...Olacağını sanmak..Başlayacağını sanmak...Biteceğini sanmak...Geleceğini sanmak...Düzeleceğini sanmak” (ustalardan) yeniden uyanmak sandık.                                                                                                                     Yıllarca önümüze koyduklar tahta sandık. Tahta sandıklar şimdi oldu şeffaf sandık.  Tahta ve şeffaf sandıklar içinden demokrasi çıkar sandık. Sandıkta ne sandıkmış haaa…                                              Yılsonunu/yılbaşına bağlayan gecede tüm hayallerimizin bacadan inecek olan Affan dedeyi bekler olduk. Sırtında kıl heybeden hediyeler çıkacak sandık…

          Bu gecenin sanıları..;.“Yarın güneş daha parlak doğacak...Odanıza kuş sesleri dolacak...Engeller yol, maaş bol, depo ful olacak... Meryem oğlan doğuracak...Kredi kartı borçları sıfırlanacak...Müteahhit içine çimento, demir koymamış bile olsa, apartman dimdik duracak...” SANDIK.(Basından)

           Sandıkta ne sandıkmış ha babam ha!.. De baba de!.. İçinden çıka çıka;  YENİ YIL kazıkları ZAMLAR, çıka geldi. İnce ince yasemince döşenmiş. Acıtmadan, yırtmadan, örtmeden açık saçık herkes  görsün  payına düşeni, demokrasinin nimetlerinden yararlanıyorsa, gücüne göre nasibi alacak sandık. Ağzımız açık kaldı her kes payına düşenden. Sandık ki; katılımda, katlanmada, paylaşımda, eşitlik, adalet  var diyerek hayallere daldık

            Hz. Adem’den,..HZ.İbrahim’e, HzDavud’dan HZ.Musa’ya, Hz. İsa’dan, HZ. Muhammed Mustafa’ya kadar tüm peygamberler insanlığı “doğru yola, dos doğru yola.” Çağırdılar.Tüm peygamberlerin, Ulema ve bilim adamlarının insanlık yolunda ki çağrılarına, tüm insanların kulak vereceğini, inanacağını sandık.   Şeytanın insanın yanına gelince, insan olacağını sandık.Şeytanı hep dışarılarda aradık, dışarılardan gelip, gece bizi aldatacağını, kandıracağını sandık.

              Kutlu günlerimizin bize mutluluk, sağlık, esenlik, huzurlar getireceğini sandık, Anadolu’muzun bir başından başına kuzeyden güneye, batıdan doğuya kilometrelerce yol aldık. Yollar bizi, eller bizi; bir birimizle barıştıracağını sandık. Can ile cananlar batıdan doğuya davul zurnalarla yollandı. Doğudan batıya, geldiler sandık sandık.    Sloganlar atılınca her şeyin biteceğiniz sandık. Meydan, meydan, kortej kortej,  camiden mezara lanetlerin sorunlarımızı çözeceğini sandık.

               Sandıkta ne sandıkmış anam. Boşalt, boşalt bitmiyor. Şimdi, sandıksı beyinler, sandıklar içine saklamışlar, gaipten haber veriyorlar.  Bu yılımız mutlu, refah, istikrar içinde geçecek, işsizlik azalacak, herkes işsiz, aşsız, eşsiz kalmayacak, siz yeter ki kemerleri sıkınız. Okyanusları, kıtaları, sarsan ekonomik KRIZ bizi TEĞET geçer sandık. Sandıktan kriz ekonomisi tedbirleri ortaya çıktı.

                   Siz öyle sanın, olur olmaz lafa kanın.Boyuna bosuna, ayakkabısına, libasına, entarisine baktık, dalyan gibi.  Söylemleri, kitap gibi laflar. Konuştu mu meydan gümbür gümbürdüyor. Bizim vekilimiz sandık. Millete sadakatını unutmaz sandık. Sözün başına döndük. Sandık içinde sandık, sandıktan her çıkanı adam sandık. Adam sandıklarımız TRUVALARMIŞ.

           TRUVALARIN içine baktık, ADAM GİBİ ADAM çıkacak sandık.Çıka çıka, kendi ruhumuz, kendi bedenimiz çıktı.*İ DURAK İ*

            Görme engelli, Tüm engelli vatandaşlarımızı sorunlarının yerinde ve zamanında çözülmesi dileklerimle. Çalışan gazetecilerimizin sorunlarının çözümünde kendilerine sabır, sağlık, esenlik ve mücadelelerinde başarılar diliyorum. İnsanların başlarına gökten taş düşse sebebini gazetecilerden bilinen bir ülkede yaşıyoruz.

 

10 Ağustos 2012 Cuma

DÜVERTEPE GÜZELLEMESİ

        


Ulus Dağı’nın eteği

        Yırtma olur merteği

        ULUS ÇIRASIDIR

        Sobaların tutağı.

Çıktım gobaklı tepeye,

Baktım Düvertepe’ye.

Düvertepe dereleri,

Güller sarmış oraları.

        Ambar Deresinin gülleri,

        Çığrışır bülbülleri,

        İnsanı bir hoş eder.

        Düvertepelinin dilleri.

Karakabaç, Karayurta varamam

Kuşgöğünü geçmeden,

İnsan yüreğini bir hoş eder

 İçtim sularını her çeşmeden.

Mezar tepesinin alt yanı,

Korkutmuyor insanı.

Çalışmayı ibadet sayarak yaşayanı

Bağrına basar hep kendisini seveni.

Simav Çayı boyu yolları

Kıvrım kıvrım kolları

Kabak yatağından yukarı

Sarp, dik yokuşları.

İmiroluktan içtim suyu,

Ayvalıda kaybettim yolu

Gökçe Pınardan geçer,

Kavaklının, Sarı Alan’ın yolu.

O dereler, tepele, nice anılar saklar.

İnişler ve yokuşlar vız gelir aşıklara

Kendinizi kaptırdınız mı bu güzelliklere

Poyraz Deresi, Ambar Deresine,

Ambar Deresi Poyraz dersine akar…

        Kırlarında dongurduyor

        Koyun, keçi, sığır çanları,

        ANADOLUYA dağılmıştır

        Güler yüzlü, aydınlık insanları….

        ***


 

        Güzellikleri anlatmanın ve yazmanın onlarca yolu, yordamı vardır. Yaratılan güzellikleri görmeden geçmek körlüğe, sağılığa denktir. Kalıcı olan uğraşlarla, geçici, uçucu olan uğraşları, fark etmek gerekir.

        Yaşamın derinliklerinden izler taşıyan, dünü bu güne taşıyan; Öğretmenim HURŞİT KAHRAMAN’ın 50 yıllık göz nuru ve emeği; DÜVERTEPE KİTABI alınıp bakılıp, okunup evimizin rafında, kızımızın çeyiz sandığında, oğlumuzun kitaplığında; bir başucu eseri.

        BEN KİMİM? Sorunuzu cevaplayacaksınız.

        Aş, iş, eş derdi için DÜVERTEPE’ den uzakta olanların,  geçmişini geleceğe bağlatan, KİM; KİMDİRİ öğreten bir danışmanınız yanınızda olacaktır.

        Küreselleşen dünya insan ilişkileri, insanlık yok olduğunda yok olur.

        Bir özdeyişle açalım konumuzu.

        “BÜLBÜLÜ ALTIN KAFESE KOYMUŞLARDA, AH! VATANIM DEMİŞ”

Bu kadar Ah!.. çeken bülbülü özgür bırakmışlarda; Gidip bir ağaç dalına konmuş diyerek anlatılır.

        Artık doğduğumuz yer bizi doyurmayınca, doyduğumuz yere doğru insanların akması doğaldır. Ancak geriye özlem bitmez.  Çünkü damalarımızdaki asil kanda, doğduğunuz yerin havası, suyu, toprağı genetik yapınıza nüfuz eder.

        DÜVERPE KİTABI; Sizi başka dünyalara götürecek, dünden bugüne büyüklerimizi tanıyacak, Birinci Dünya Savaşı, Kurtuluş Savaşı şehit ve gazilerimizi tanımanın onurunu yaşayacaksınız. Onlara ne kadar dua etsek az olduğunu anlayıp, yaşamı yeniden yorumlamaya başlayacaksınız.

        Geçmişten geleceğe taşıyacağımız kültürel değerlerimizi, yerel ağzımızı, dilden dile, kulaktan kulağa anlatımları bulacaksınız

        DÜVERTEPE KİTABININ YAZIM, BASIM, İLETİMİNE; EMEK VERENLERE SONSUZ TEŞEKKÜRLER.

 

       



--
İhsan DURAK
Öğretmen (E)
http://ihsan.durakailesi.com

AKADEMİK UĞRAŞI


İnsanlar akademik kariyer yaparda hayvanlar alemini niye bu haktan mahrum edelim. Bu ülkede herkes üniversite mezunu olsun. Okusun ama anlamasın. Anlasın ama, sussun. Akademik kariyer yapsın ama hiçbir işe yaramasın. Yetmez; İki, üç üniversite. İki, üç akademik kariyer yapsın, önemi yok. Arzuhalini, arzuhalciye yazdırsın. Böyle bir ülkenin gençleri; Cafelerin, barların, değişik eğlence mekanlarının ve kahve köşelerinin müdavimleri olsun. Bu mekanlardan birinde bir geyik muhabbeti:
Bir Tavşan önüne bir daktilo almış, tak tuk tak tuk bir şeyler yazıyor. 
Oradan geçen bir Tilki: 
- Hey Tavşan, ne yazıyorsun? 
- Doktora tezimi yazıyorum. 
- Ha öyle mi, çok güzel, ne hakkında? 
- Tavşanların Tilkileri nasıl yedikleri hakkında. 
- Yok canım, olur mu öyle şey, hiç Tavşanlar Tilki yerler mi? 
- Olur canım, gel istersen, sana ispat edeyim. 

Beraberce Tavşanın yuvasına girerler. Biraz sonra Tavşan tek başına çıkar ve 
yine daktilosunun başına geçer, tak tuk bir şeyler yazmaya devam eder. 

Daha sonra oradan geçen bir Kurt, Tavşanı görür. 
- Hey Tavşan, ne yazıyorsun? 
- Doktora tezimi. 
- Ne hakkında? 
- Tavşanların Kurtları yemesi hakkında. 
- Yayınlamayı düşünmüyorsun herhalde, buna kim inanır? 
- Gel istersen göstereyim... 
Yine beraberce yuvaya girerler. Tavşan biraz sonra tek başına dışarı çıkar. 
Tavşanın yuvasını merak mı ettiniz? Manzara şudur: 

Bir köşede Tilkinin kemikleri... Bir köşede Kurdun kemikleri... Diğer köşede 
ise TAVŞANIN DOKTORA DANIŞMANI ASLAN, kürdanla dişlerini temizliyor!”

Sanal  üniversiteleriyle donanmış bir ülkenin, siyaset dünyasının öğrencileri için, akademisyenleri için;

“Doktora tezi yapmak için, tezin önemi yoktur.
Konunun da önemi yoktur.
Önemli olan, tez danışmanıdır
Haydi tavşanı da siz bulun....

ADALET adına, adaleti- VATAN  adına, vatanı  BÖLÜP PARÇALAYA BİLİRSEM, DÜŞMANLARIMLA SARMAŞ DOLAŞ OLABİLİRSEM,

 BANA NE MUTLU. BEN TEZ DANIŞMANIMA BAKARIM.

GENERAL FARNKO’YA sormuşlar. Koskoca İSPANYA’YI 40 yıl barış içinde nasıl yönettiniz?

_Çok kolay demiş.     _Nasıl yani?

_ÜÇ SSS formülüyle. _Nedir açılımı?

_SPOR-SİNEMA-SEX

Bizim Ülkemizde durum; VABD

Açılımı:

Vatan için; Adalet, Amerika için; sadakat, Birlik için; itaat, Devlet için şefaat.

 


--
İhsan DURAK
Öğretmen (E)
http://ihsan.durakailesi.com

ANLAMAYAN, ANLAYANA SORSUN

         “Bruksel  Zirvesi  Sonuç  Bildirisinden tek bir madde; okuduğunu anlayabilenlere  ve AB hayranlarının dikkatine.

Brüksel Zirvesi Sonuç Bildirisi' nden.....     
YORUMSUZ: Brüksel Zirvesi Sonuç Bildirisi'nin "Türkiye" başlıklı
bölümünden; "Presidency Conclusions"

Madde: 23.."..müzakerelerin yalnız Türkiye'yle değil, diğer devletlerle de yapılabileceğini... Müzakereler sırasında Türkiye birkaç devlete bölünürse veya güneydoğu bölgesinde bir Kürt devleti kurulursa, yeni bir karara gerek olmaksızın onlarla da müzakere  yapılacağına...”

“Beraatizimmet asıldır.”
Tersi kanıtlanmadıkça insanların suçsuz sayılmaları gerekir anlamında kullanılan bir söz.(Deyim)

60 yıldır kapısını aşındırdığımız AB’nin göbeğinden çıkan bir ses, düşünce, uzak hedefleri hakkında açık ve seçik bir anlatım.  Benim açıklamama gerek yok. Anlayan, anlar… Anlamayan kulağını, gözünü dört açar dinler.

AB’nin önümüze sunduğu 85.000 sayfalık, AB’nin KOPENHANG VEYA MATHİRST KRİTERLERİ OLARAK önümüze sunulan onların OLMAZSA; OLMAZLARI, Türkiye’yi teslim almak için konulmuş kurallar zinciri. Bizim akıllılarımızda; AB ile görüşmeler başladık, ha bu dosya açıldı, ha şu dosya açıldı diyerek davul ve zurnalarla törenler düzenledik Ankara’nın göbeğinde. AB; kendini aşamıyor ki; sana nasıl el uzatsın. Kendisi sorunlar yumağında.

Cumhuriyet kurumlarının içi boşaltılırken, sesini çıkarmayan, istikrar politikalarına çanak tutanlar, şunu bilmelidirler ki;

ABD ve AB, yararlanmayacağı hayvanların önüne bir kavram ot bile atmazlar. Bölünmüş, küçülmüş bir TÜRKİYE;  Orta doğuda ki gücünü kaybeder.

AB’nin hayali gerçekleşirse; Türkiye’nin güneyinde bir KÜRT DEVLETİ kurulduğunda, ABD’nin Orta Doğuda ki eli güçlenecektir. İsrail den sonra,  ORTA DOĞUYA;  ikinci Jandarma ülkesini yaratmış olacaklardır.

         Şu günlerde dünyanın yaşadığı ekonomik, kültürel ve siyasal tartışmalardan, ülkemizin etkilenmemesi düşünülemez.  Libya, mısır, Suriye’de yaşananlardan zarar görmediğimizi düşünenler, hayal görmektedirler. İşin açıkçası; dış borlar artmış, ithalat ayyuka çıkmışsa, brezilyadan kahve yerine elma ithal eder duruma geldiysek kriz bizi teğet geçer sözleri bulutlara yazılan içi boş kavramlardır.

         90’lı yıllarda bir ekonomik ön görü uzmanı demişti ki; 2001’ li yılların ekonomik çalkantılarını tanımlamak için;

         “ Amerika grip olursa, Avrupa zatürre, ekonomisi dışa bağımlı ülkeler kanser olur… “gibi büyük laf etmişti. Her kes adamla bir dalga geçmediği kalmıştı.

         ABD’nin gönderdiği uzamanın hazırlattığı ekonomik kurallarla Türkiye buraya kadar geldi.

         Şimdi herkes mutlu, mesut bahtiyar. Herkesin bir eli yağda, bir el, balda. Kar a gözlükler, 4*4 jeepler, ver elini sahile, vur kendini kıra bayıra. Ölen ölür, kalan sağlar bizimdir.

         Vatandaş anlatır.

         “Baba oğul bağ bekler. Oğul, bağın gerisindeki babasına seslenir. Baba, hırsız yakaladım. Tut bana getir. Hırsızı sana getiremiyorum baba.

-         Salıver gitsin,

-         Gitmiyor baba beni de bırakmıyor.”

        

       

 


 

 

AKADEMİK UĞRAŞI

İnsanlar akademik kariyer yaparda hayvanlar alemini niye bu haktan mahrum edelim. Bu ülkede herkes üniversite mezunu olsun. Okusun ama anlamasın. Anlasın ama, sussun. Akademik kariyer yapsın ama hiçbir işe yaramasın. Yetmez; İki, üç üniversite. İki, üç akademik kariyer yapsın, önemi yok. Arzuhalini, arzuhalciye yazdırsın. Böyle bir ülkenin gençleri; Cafelerin, barların, değişik eğlence mekanlarının ve kahve köşelerinin müdavimleri olsun. Bu mekanlardan birinde bir geyik muhabbeti:
Bir Tavşan önüne bir daktilo almış, tak tuk tak tuk bir şeyler yazıyor. 
Oradan geçen bir Tilki: 
- Hey Tavşan, ne yazıyorsun? 
- Doktora tezimi yazıyorum. 
- Ha öyle mi, çok güzel, ne hakkında? 
- Tavşanların Tilkileri nasıl yedikleri hakkında. 
- Yok canım, olur mu öyle şey, hiç Tavşanlar Tilki yerler mi? 
- Olur canım, gel istersen, sana ispat edeyim. 

Beraberce Tavşanın yuvasına girerler. Biraz sonra Tavşan tek başına çıkar ve 
yine daktilosunun başına geçer, tak tuk bir şeyler yazmaya devam eder. 

Daha sonra oradan geçen bir Kurt, Tavşanı görür. 
- Hey Tavşan, ne yazıyorsun? 
- Doktora tezimi. 
- Ne hakkında? 
- Tavşanların Kurtları yemesi hakkında. 
- Yayınlamayı düşünmüyorsun herhalde, buna kim inanır? 
- Gel istersen göstereyim... 
Yine beraberce yuvaya girerler. Tavşan biraz sonra tek başına dışarı çıkar. 
Tavşanın yuvasını merak mı ettiniz? Manzara şudur: 

Bir köşede Tilkinin kemikleri... Bir köşede Kurdun kemikleri... Diğer köşede 
ise TAVŞANIN DOKTORA DANIŞMANI ASLAN, kürdanla dişlerini temizliyor!”

Sanal  üniversiteleriyle donanmış bir ülkenin, siyaset dünyasının öğrencileri için, akademisyenleri için;

“Doktora tezi yapmak için, tezin önemi yoktur.
Konunun da önemi yoktur.
Önemli olan, tez danışmanıdır
Haydi tavşanı da siz bulun....

ADALET adına, adaleti- VATAN  adına, vatanı  BÖLÜP PARÇALAYA BİLİRSEM, DÜŞMANLARIMLA SARMAŞ DOLAŞ OLABİLİRSEM,

 BANA NE MUTLU. BEN TEZ DANIŞMANIMA BAKARIM.

GENERAL FARNKO’YA sormuşlar. Koskoca İSPANYA’YI 40 yıl barış içinde nasıl yönettiniz?

_Çok kolay demiş.     _Nasıl yani?

_ÜÇ SSS formülüyle. _Nedir açılımı?

_SPOR-SİNEMA-SEX

Bizim Ülkemizde durum; VABD

Açılımı:

Vatan için; Adalet, Amerika için; sadakat, Birlik için; itaat, Devlet için şefaat.

 

9 Ağustos 2012 Perşembe

ZEMHERİDE YOĞURT

          Eski  takvim aylarından kış ortası anlamına gelen soğuk ve buzlu günleri tanımlayan kavram. Değişik toplumların değişik takvimleri vardır. Her takvimin aylarının adı farklıdır. Arabi aylar, rumi aylar, miladi takvimin ayları farklı farklıdır. Arabi aylardandır. Öz Türkçesiyle;

          ZEMHERİ: ar. Karakış (tdk)

                Sözcüğümüzün lafzı ve hıfzı anlamlarını sorgulayalım. Siyasi olayları dinlediklerimizin, gördüklerimizin ötesindeki derin anlamına uygun yorumlamalar yapalım.

                Medyamız kendi gündemini, siyaset kendi gündemini, siyasi partiler kendi gündemlerini belirlerler. Ülkemizin gerçek sorunlarını görünmez kılarak, görülen siyasi gelişmelerdeki incir çekirdeğini doldurmayacak sorunları, nar tanelerine benzetirler.

                Demokrasinin olmazsa olmaz siyasi kurumları, kendi iç sorunlarını halkın önünde çözmeye çalışınca, siyasi arenanın aktörleri kendilerine yeni roller yakıştırırlar.

                Yel değirmenlerine karşı silah kuşanan, at binen kahramanları savaş meydanlarında görürsünüz. Ancak savaş zamanı karakış ortasında zafere koşarlar. Karakış ortasında helva ekmek, pekmez bulamayan şovalyelere akıl verenler şöyle diyorlar; Ekmek yoksa, sizde pasta yiyin arkadaş diyerek ekmak bulamayanlarla aklı sıra dalga geçerler.

                Siyasi, hukuki ahlaki, sorunlar ve haksız uygulamaların ayyuka çıktığı acayip günleri yaşıyoruz. Meydan şovalyeleri ortalıkta at koşturuyorlar yel değirmenlerine karşı.

                Referandum evet ve hayır oranlarının arakasında yatan gerçekleri analiz ederek kendilerine  çıkış yolu aradıklarını görüyoruz. Önümüz karakışını nasıl geçireceğininhesabı içinde olan garip ve gurabanın imdadına sosyal devlet ilkesi Hızır gibi yetişiyor.

                Senin yandaş, benim yandaş, şöyle bir dolaş, senin için bir şey düşünürüz? Açlıktan, sefaletten, işsiszlikten, yoksulluktan kurtulmanın tek yolu var; yola devam diyeceksin, yol bizim, sadaka sizsin olacak. Çözüm bu kadar.

                Sokaktaki herkes gerçekleşmesi güç istek ve dileklerde bulunur,her önüne gelen siyasiye yakınır, siyasiden yakınır. Siyaseti çamur olarak tanımlarlar.

                Olmayan demokrasinin siyasi şövalyeleri, kendi kurdukları dükalıkları terk etmeye katlanamamaları, hırs ve öfkelerine yenik düşerler. İç ateşlerini söndürmek için karakışta yoğurt ayran isterler.

                Sözün sonu;

                “Zemheride yoğurt isteyen cebinde bir inek taşır.”
Gerçekleşmesi güç bir şey isteyen kimse isteğini gerçekleştirecek çareyi kendisi bulmak zorundadır.
Atasözü

ZAMANI GELMİŞKEN

        Her bölge insanımızın, yaşadığı coğrafyaya uygun bir söyleyiş, yiyiş, davranış güzelliği vardır. Bu doğal durum hemen fark edilir. Bölgesel farklılıklarımıza girmeden dalış yapalım konuya.

        Temel 20 senedir Almanya'da yaşıyormuş. Bir gün göçmen bürosuna gidip Almanya'dan kesin dönüş yapacağını söylemiş. Göçmen bürosundaki Almanlar Temel'i tanıyorlar, seviyorlar.

Sormuşlar; 'Niye dönüyorsun?' diye.

Temel 'homoseksüeller yüzünden' demiş.

Bürodakiler şaşırmış; 'Seni rahatsız filan ediyorlarsa hemen bir şikayette bulun, gereğini yaparız. Buradan bu yüzden ayrılmana değmez demişler'.

Temel 'Beni rahatsız etmiyorlar' demiş..

Bürodakiler yine şaşırmış; 'Peki neden gidiyorsun?'

Temel cevaplamış: 

'Burada 20 yıl önce homoseksüellik yasakti,10 yıl önce serbest oldi, 5 yıl öncede evlenmelerine izin verildi. Homoseksüellik MECBUR olmadan donmek istiyrum. 
Bir sözde AFRİKA'DAN;
“Batılılar geldiklerinde ellerinde incil, bizim elimizde topraklarımız vardı.
Bize, gözlerimizi kapayarak dua etmesini öğrettiler.
Gözümüzü açtığımızda ise;
Bizim elimizde incil, onların elinde topraklarımız vardı.” 
Kenya Kurucu Devlet Başkanı

VATAN DAŞTAN
Çok önceleri bizim elimizde özgürlük , laiklik,cumhuriyet vardı.
Bize, kömür verdiler, aşevinde yemek verdiler, 
Gözümüzü kapayarak tekrar oy atmamızı istediler. Gözü kapalı oyumuzu verdik
Gözümüzü açtığımızda ise,
Bizim başımızda  saç,  yüzümüzde sakal, onların altında jeep, cebinde para ,şimdi ki yakınmalarımız etmiyor on para.

Eskiden atla geziyorduk şimdi yaya. Bu hızla bir yıla varmaz çıkarız aya. Biz kendimizi tavşan, başkasını kaplumbağa ilan ederken, çoktan varmış kaplumbağalar hedefe.

CANINIZI SIKMAYAYIM.

”Harman yeri sürseler./ Bir çirkini bir güzele verseler./ Çirkin güler, güzel ağlar bir zaman…”

ZEYNEP BASKAN SÖYLEDİ, BEN DİNLEDİM.BEN DİNLEDİM ZEYNEP BASKAN SÖYLEDİ. “Buda gelir buda geçer ağlama…” *İ DURAK İ*

 



 

TÜM ANNELER

TÜM ANNELER

GÜZEL VE ÖZELDİR

         Güzel ve özel bir yazı siparişle yazılmaz. Duygu, düşünce, akıl ve mutlu bir yaşamın kaynaklarını özümlemekle hayata geçirilebilir. Ana kucağından, yaşam ocağına ilerleyen insan için doğma ve doğrulma kavramlarından öteye yaşamın gerçeklerini anlamak ve yorumlamak gerekir.

         Bu yazının anneler gününde tüm annelere özel ve güzel bir yazı olması hedeflendi. Tüm çıkarların ötesinde, tüm anneleri kutsamak, onlara layık bir betimlemeler yapmak haklarıdır diyerek tuşları gıdıklamak gerekir.

         Toplum denilen, yarınlara akan insani oluşumun, kendi geleceğini kendi kurabilmesinin temelinde ki; üç ana ögeyi göz ardı edemeyiz.

         Toplumu, geleceğe uçan bir kanatlı varlık olarak algılarsak, yazınımızın özünü daha güzel kavramış oluruz. Bu kanatlı varlığımızın bir kanadı annelerimiz, diğer kanadı babalarımızdır.

         Sağlıklı, üretken, gelişmiş, verimli bir toplumun yaratılmasının hamur yoğurucusu, annelerimizdir. Bu anlamda annelerimize; “Öf!.., pöf!.., ah!.. vah!.., tüh..,yuh…” diyerek davranmamalıyız.

         Yeryüzüne anne doğulmaz, anne olunur ve anne olarak yaşarsınız. Yaşam sizi; anne elinde, anne ve baba yapar. Bu bağlamda tüm annelerin güzelliği ve özelliği farklıdır. Onların kanatları altında uygar bir toplumun bireyleri yetişir.

         Toplu yaşam alanlarında gördüğümüz annelere, anne adaylarına yapılan haksız uygulamalar, onların hakkı değildir. Annelere bu haksız uygulamaları yapanları lanetlemeliyiz. Karşı cinslerinin vahşi yaklaşımları  onların hakkı olamaz. Dayanaksız suçlamalarla annelerin ve anne adaylarının aşağılanması, örselenmesi, ötelenmesi tüm toplum tarafından şiddetle red edilmesi gerekir.

         “Karı koca arasına girilmez. Kadının karnında sıpayı, sırtında n sopayı eksik etmeyeceksin. O zaten eksik etekli. Saçı uzun aklı kısa…” teraneleri tüm annelere yapılan en büyük hakaretlerdir. Erkek egemen bir toplum olarak tüm erkeklerin anneleri ve eşleri olmadan sağlıklı, mutlu huzurlu, başarılı olmaları olanaksızdır.

         TEK KANATLI KUŞ UÇAMAZ.

         Annesiz çocuk, eşsiz erkek, hanımsız ev, emekçisiz fabrika, öğretmensiz sınıf, yöneticisiz kurum ve kuruluş düşünülemezse, tüm anneler toplumun aynasıdır, mayasıdır.

         Eğitim ve öğretimde çalışma günlerimde yüreklice, flut ve mandolinle çalıp söylediğim; Sayın Muammer SUN’un “ANNEMİZE TÜRKÜ” isimli çocuklarında çok sevdiği eserinin sözlerini paylaşmalıyım.

         TÜM ANNELERE…

         “Çocuğa bakar anne./ Evine tapar anne./ Gece gündüz çalışır/ yarını yapar anne.

         Gelin çiçek derelim. Yollarına serelim. Sevgi dolu türkülerle annemize verelim.

         Güneşin alası çok./ Her evin çilesi çok./ Anneler çeker yükü./

Kimsenin bilesi yok.

         Gelin çiçek derelim. Yollarına serlim. Sevgi dolu türkülerle annemize verelim.

         Anamız başımızda./Her öğün aşımızda./ Ananın emeği var.

Her iyi işimizde.

         Gelin çiçek derelim. Yollarına serlim. Sevgi dolu türkülerle annemize verelim.”

         Gelmiş ve geçmiş, bu toplumun geleceğe taşınmasına hizmet etmiş, Ulusal bağımsızlık ve özgürlük savaşına katılarak şehit olan tüm kahraman ve gazilerimizi, ulusal liderlerimizi besleyip büyüten tüm annelerinin önlerinde saygıyla eğilirim

         *İ DURAK İ* diliyor ki; yaşam savaşının kahraman, cefakar, vefakar ve tüm erdemler kaynağı annelerin bu güzel günü kutlu olsun.